- Çocuğunuzun sınırlarını zorlamayın.
- Kendi ideallerinizle özlemlerinizle çocuğunuzun sınırları
arasında gerçekçi bir denge kurun.
- Çocuğunuz kazanabilse tıp fakültesini bitirerek iyi bir
doktor olabilir. Ancak çocuğunuzun kapasitesi, binlerce
aday arasından sıyrılarak bu yerlere ulaşmaya yeterli
olmayabilir.
- Bu iki durumu birbirinden ayırın ve içinizden ya da
yüksek sesle çocuğunuzun "beceriksiz" olduğunu
düşünmeyin. Çocuğunuz bu düşüncenizi nasıl olsa
hisseder veya duyar.
- Çocuğunuz, sınıfında akademik başarı açısından ön sıralarda yer alan, sosyal
faaliyetlerinde girişken ve liderlik özelliği olan, belirli bir ders veya alandaki
başarısı ile öğretmenlerinin veya çevresindekilerin takdirini kazanan biriyse ne
mutlu size. Bu takdirde çocuğunuzla ilgili beklentilerinizi yüksek tutmakta
gerçekçi sebepleriniz var demektir.
- Eğer çocuğunuz sınıflarını "ancak" geçebildiyse, sınıfını geçerken çeşitli
yardımlara ihtiyaç duyduysa, öğretmenleri kendisini, "Biliyor ama bildiğini
ortaya koyamıyor.", veya "Çalışsa yapar, ama çalışmıyor." diye
değerlendirdilerse, okul dışı hayatında dikkat çekecek çok özel başarı
göstermediyse, çocuğunuzun uyumlu bir insan olması ve meslek hayatında
başarı göstermesi yine de mümkündür. Ancak okul veya üniversite seçiminde
beklentilerinizi çok yüksek tutmamanızda yarar vardır.
- Olağanüstü davranmayın
- Sınava hazırlık süresince veya sınava kısa bir süre
kaldığında evdeki düzen ve genel hava “her zamanki
gibi” olmalı. Örneğin sınava hazırlık döneminde misafir
kabul edilmemesi, sınava bir hafta kala çocuğun en
sevdiği yemeklerin yapılması bile olağanüstü davranma
tanımına uymaktadır.
- ”Ya olmazsa?” sorusunu birlikte yanıtlayın
- “Bu yıl hedeflenen üniversite olmazsa ya da en çok
istenen fakülte-bölüm olmazsa” hangi seçeneklerin
gündeme geleceği konusu üzerinde durulmalı.
- Çocuğunuzla alternatif bölümler belirleyerek bu
bölümler incelenmeli ve mutlaka önceden belirlenmeli.
Seçeneksizlik, var olan olağan gerginlik ve kaygıyı
aşılması güç bir boyuta getirebilir.
- Huzurlu ve sakin bir ortam yaratın
- Her ailede zaman zaman olağan sayılabilecek tartışma
ve çekişmeler olmaktadır. Olağan tartışmalar sağlıklı
iletişimin de göstergesidir. Ancak tartışmaların, huzuru
bozacak boyutta ve sıklıkta olmamasına özen gösterin.
- Ders çalışma davranışını önemseyin
- Bazı gençler ders çalıştığının fark edilmesini ister.
- Ders çalışma esnasında özenli davranılması, gürültü
yapılmaması ve özellikle çalışma sonrası gençle
ilgilenilmesi, çalışmasının abartılmadan uygun bir dille
övülmesi, farkındalığın ifade edilmesi motivasyon
açısından olumlu etki yaratmaktadır.
- Az sayıda da olsa bazı öğrencilerimiz ders çalışırken
evdekilerin yeterli özeni göstermediğini belirtmektedirler.
Öğrenci ders çalışırken televizyonun sesini kısmak, daha
alçak sesle konuşmaya özen göstermek, onun ders
çalışma davranışını önemsemek anlamına gelmektedir.
- ”Yasaklamak” yerine “sınırlamak”
- Çocuğunuzun tüm yaşamını sadece ders çalışma davranışıyla
doldurmasını; sürekli ev-okul-dershane üçgeni içinde gidip gelmesini
beklemeyin.
- Ders çalışmanın dışında her şeyi yasaklamak başarıyı getirmeyecektir. Ders
dışı etkinliklerin, ilgi ve uğraşıların bir kısmını öğrenci kendi isteğiyle
sınırlandırmalıdır.
- Haftada belirli bir gün ve saat diliminde sosyal aktiviteyle ve /veya
arkadaşları ile hoşça vakit geçirmesine izin vermeli hatta teşvik edilmelidir.
- Sınava hazırlığın uzun soluklu bir süreç olduğu unutulmadan öğrencinin bu
süreci sağlıkla tamamlayabilmesi açısından kendini ifade edebileceği,
deşarj olabileceği periyodlara gereksinmesi vardır ve bu tür zaman aralığı
haftalık programda en fazla 3
Ankara
-4 saat olmalıdır.
- Birlikte kararlar alın, anlaşma yapın.
- Sınava hazırlık ve yoğun çalışma döneminde, sürece ket vuran ve
kuvvetli çeldiriciler olan TV, bilgisayar ve cep telefonu gibi
teknolojilerin kullanımı konusunda sınırlamalar getirilmesi gerekiyor.
- Bu konuda aile bireylerinin konuşarak birlikte karar almaları yerinde
bir davranış olacaktır. Anne-babanın gençle birlikte çözüm yolları
aramaları, yazılı bir anlaşma yapıp uyulacak kuralları belki de esprili
bir dille maddeler halinde sıralamaları ve bu anlaşmayı imzalamaları
iyi bir yöntem olabilir.
- Birlikte alınan kararlara gencin uyması ve gereğini yerine getirmesi
daha mümkündür. Gencin anne-babası tarafından alınan ve gence
dikte edilen kararlara uyması ise pek mümkün olmamaktadır.
- Güvenin ifadesi
- Anne ve babaların “Sana güveniyorum.” ifadesini kullanmaları ve
bunu sıklıkla yapmaları durumunda, gençler genelde “Senden iyi
bir sonuç bekliyorum.” , “Senden başarı bekliyoruz.” şeklinde
algılamaktadırlar.
- Bu ifadeyi sıkça kullanmak olumlu bir etki yaratmamaktadır aksine
kaygıyı artırabilmektedir. Eğer çocuğunuzun gerçekten çalıştığını
gözlemliyorsanız “Ne kadar emek harcadığını görüyorum, hiçbir
emek karşılıksız kalmaz.”, “Önemli olan gösterdiğin çaba,
çabalarının karşılığını alacağını düşünüyorum.” ve benzeri şekilde
sonuca odaklı olmayan ama süreci destekleyen ifadeler daha
olumlu etki edecektir.
- Üstün beklentiler oluşturmayın
- Her çocuk, anne ve babası için bu dünyada biricik ve
tektir, dünyanın en güzel ve en zeki çocuğudur. Ancak
her bireyin yeteneklerinin sınırı ve ölçüsü vardır.
- Öğrenciyi sınırlarının üstünde zorlamak, ulaşamayacağı
hedefler konusunda ısrarcı olmak gerginlik, kaygı,
başarısızlık, güvensizlik ve mutsuzluk sonuçlarını doğurur.
- Bilgili olmaktan daha çok sağlıklı olmak.
- Sınava hazırlanan ve sınava giren öğrencinin her şeyden önce
sağlıklı olması gerekmektedir. Eğer sağlıklı ise bilgilerini
kullanabilecektir, başarım gücünü ortaya koyabilecektir.
- Sağlığın başarıdan daha önemli bir değer olduğu
unutulmamalıdır.
- Fiziksel ve psikolojik sağlığın hem süreçte hem de sürecin
sonundaki sınav döneminde olmazsa olmazlardan olduğu
unutulmamalıdır. Ancak bu, genci bir fanusa koymak şeklinde bir
önlem almak olmamalıdır. Burada gençten beklenen, sağlığını
olumsuz etkileyecek düzeyde dönem dönem aşırı yoğun çalışma
ve uykusuz kalma yerine düzenli – programlı çalışma ve hazırlık
dönemi geçirmesi olmalıdır.
- Her şeyi hazır sunmayın.
- Bazı anne ve babalar bu dönemde çocuklarının yeni kaygılar yaşamaması için her istenileni yerine
getirme çabasına girebilirler. Bu dönemde anne babanın iyi niyetini kötüye kullanan öğrencilere de
rastlamaktayız.
- Bazı sınav sonuçları beklenenden düşük olduğunda aile tarafından sunulan yaklaşım ise hemen özel
ders aldırma eğilimidir. Bir deneme sınavında öğrencinin matematik netleri düşükse matematik özel
dersi, bir diğer deneme sınavında Türkçe netleri yetersizse Türkçe özel dersi başlatılmaktadır.
- Ne var ki birçok öğrenci özel ders trafiği içinde boğulmakta, yorgun düşmektedir. Öğrencinin
kendisi için hiç çaba sarf etmemesi ancak anne-babasının ürettiği anlık çözüm arayışları çoğu
zaman etkili olmamaktadır.
- Anne babanın gencin yerine düşünüp çözüm üretmesi biçimindeki yaklaşımlar gencin sorunla
yüzleşmesine engel olur.
- Sorun, gence aittir ve gencin sorunuyla yüzleşmesi, çözüm yolları düşünmesi, anlayamadığı konuları
iyi öğrenmiş öğrenci arkadaşıyla ya da okul–dershane öğretmeniyle yapacağı ek çalışma ile
tamamlaması ve benzeri çözüm yolları düşünmesi için gence fırsat vermek gerekir.
- Çocuğunuzun, gereksinim duyduğunda, sorunlarını sizinle paylaşmasına fırsat vermeniz, görüşünüzü
istediğinde paylaşmanız daha sağlıklı sonuçlar doğuracaktır.
- Karşılaştırmalardan uzak durun
- Anne-babalarda çok sık gördüğümüz bir davranış türü de belki motivasyon
amaçlı başvurulan, ama asla motivasyon yaratmayan, çocuğunun
başarısını yakın çevredeki diğer çocukların başarısıyla karşılaştırma
eğilimidir.
- “Komşunun kızı gece ikiye üçe kadar çalışıyormuş.”, “Kendine ait odan var,
odanda hiçbir eksiğin yok, her istediğini yapıyoruz ama yine de seni
çalıştıramıyoruz, bu imkânları olmayıp da çalışan nice gençler var.” ve
benzeri biçimde bir konuşma genellikle tartışmayla biter.
- Çocuğunuzu sadece kendisiyle karşılaştırmalısınız. Yani önceki başarısı,
önceki davranış biçimleriyle şimdiki durumu karşılaştırmak daha olumlu
sonuç verecektir.
- Üstelik çocuğunuzu başkalarıyla karşılaştırdığınız zaman unutmayınız ki
onların da sizi başka anne babalarla karşılaştırma hakkı doğmuş olur.
- Sınav stresini kullanmasına izin vermeyin.
- Birçok öğrencinin sınava kısa bir süre kala tepkiselleşebilir veya alıngan
davranabilir.
- Kolaylıkla sesini yükseltmek, gereksiz yere ağlamak, kapıları biraz sertçe
vurmak olağan karşılanabilir. Ancak öğrenci negatif duygularını bu şekilde
yansıtırken bile belirli sınırların içinde kalabileceğinin farkında olmalıdır.
- Bazı öğrencilerin “Ne yapayım stresim var, iki üç ay çekin beni.” gibi
ifadeleri ile sonunda aşırılığa varan kapris türü olumsuz davranışlara sınır
koymakta yarar vardır.
- Ama olağan sayabileceğimiz türden olumsuzluklara katlanırken de “Sana
şimdilik bir şey demiyorum, şu sınav geçsin sen ondan sonra görürsün.”
türünde tehditkâr ifadeler kesinlikle kullanılmamalıdır.
- Sınav, yaşamın en önemli olayı değil
- Sınavı yaşamın tek ve en önemli dönüm noktası gibi algılamak ve bu
şekilde ifade etmek var olan olağan kaygıyı daha da artırır.
- Sınav, yaşamın önemli olaylarından sadece biridir ve bundan sonra da
çocuğunuzu bir çalışma ve sınavlar zinciri beklemektedir.
- Yaşamın kendisi bile bir sınav değil midir? Çocuğunuzun sınav öncesi
dönemde en önemli gereksinimleri huzurlu, sakin ve mutlu bir ortam; sevgi
ve destek; ilgi ve esneklik; güven ve cesarettir.
- Başarı, yaşamda tabiî ki küçümsenemez bir değer. Ama en önemli değer
değil. Mutlu olmanın tek yolu hiç değil.
- Yaşamda en üstte tutacağımız daha önemli değerlerin olduğunu
unutmamalıyız.
- Yine unutulmamalıdır ki iyi ve erdemli bir insan olmak, başarılı olmaktan çok
daha önemlidir.